Selamlar sevgili okur…

Siz nasılsınız, ben nasılım, daha doğrusu nasılız? Halliceyiz değil mi? Bu yaşadığımız durumun tam karşılığı. Siz yorulmayın diye ben sözlükten baktım sevgili okur, eldekilerden nispeten iyi anlamına geliyor bu sözcüğün tam anlamı. Aslına bakarsanız bu anlama tezat çok sevdiğim bir hukuki terim var. Aslında terimden öte medeni ve modern hukukun temel felsefelerinden biridir bu söz; “Su-i misal emsal olmaz.” Yani kötü örnekler örnek teşkil etmez, başka bir deyişle kıyasa sokulmaz.

***

Evet… Kendimle çeliştiğim halkın nabzını tutarken, içinden kendi nabzıma yenildiğim muhteşem bir dönemdeyim. Hangimizin ruh sağlığı yerinde ki zaten sevgili okur?

***

Ben memleketimi 3. Sınıf Afrika ülkeleriyle kıyas etmektense, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün savaştan yeni çıkmış gelişmenin temellerinin atıldığı günlerle kıyaslamaktansa, ekonomisi büyük dünyaya üretim yapan ülkelerle kıyasa sokmak, onlarla yarıştırmak isterim. Ve inanıyorum ki Ulu Önderimiz de bunu isterdi. Lakin dönüp baktığımızda hâlâ her yerde verilen demeçlerde durumumuzun çok iyi olduğu, ekonomimizin geliştiği, durmaksızın büyüdüğümüzü dinliyoruz pek kıymetli büyüklerimizden. Öyle mi? Gerçekten çok mu iyiyiz? Yoksa savaşlardan çıkamayan, ülkesinde su kaynağı olmayan henüz giyinmeyi bilmeyen toplumlara göre mi iyiyiz?

***

4 Eylül tarihinde bir orta vadeli program açıklandı. En önemli gördüğüm hedefse; enflasyonun orta vadede tek haneli rakamlara düşürülmesiydi. Peki, ne kadar gerçekçi? Mesela sanayi elektriğine yüzde 50,8 zam gelmişken bu orta vadeli programın açıklanmasından bir gün sonra açıklanan TÜİK verilerine göre enflasyonun yüzde 80,21 olması ne kadar mantıklı?

***

Ben gazeteci kimliğimle baktığımda; açıkçası söylemleri beğendim. Fakat eylemlere gelince iş biraz değişiyor. İnsan önce şunu düşünüyor; ekonominin bu halde olmasının sebebi gerçekten yanlış ekonomik politikalar ve dış etkenler mi? Bence değil sevgili okur… Ne yazık ki bu görüşüme katılan ekonomi otoriteleri de var. Baktığınızda ekonomi çok fazla etkenlere maruz kalabiliyor. Eğitim, refah, yatırım konforu gibi... Ben buradan, bu köşe yazımdan ahkam kesip, ders verecek nitelikte birisi değilim. Tek yapabileceğim analizle beraber örnek çoğaltarak vatandaşın durumunu farklı şekillerde dile getirmek. Yani yaşamdan örnekler verebilmek. Günümüzde ekonomik durumu çok iyi olmasına rağmen gerek çalışanlarının gerekse komşu ve arkadaşlarının ekonomik durumlarının bozulmasından rahatsızlık duyan işverenleri, yatırımcıları, üreticileri görüyorum. Gerçekten duygulanıyorum sevgili okur. “İşçi kardeş, patron kalleş” söylemlerinden geçip işçisinin derdiyle dertlenen patronları görmek, beni sevindirse de 90’larda muz almanın lükslüğünü bugün temel gıda maddelerinde yaşamak, beni düşündürüyor. Ben ilk gençliğimde hiç bir temel gıda maddesinin alımında bu kadar zorlanıldığını hatırlamıyorum. Siz belki hatırlıyorsunuzdur bilemem ama o lafa da karşılığım yazımın başında dediğim gibidir sevgili okur; “Sui misal emsal olmaz.”

Yazımın sonuna gelirken asıl tedirgin olduğum konuya ucundan değinmek isterim. Ekonominin hızla bozulması, insanlarda psikolojik etkilere sebep olabiliyor. Yaşam standartlarının bozulması her gün haberlerde gördüğümüz farklı aşamalardaki cinnet ve fecaat olaylarının yaşanmasına sebep olabiliyor.

Aman sevgili okur, halimiz hallice, sağlığımız iyice kalsın.

Bol şans diliyorum sevgili okur. Güzel haberler sizlerle olsun!