24 Kasım öğretmenler günü vesilesi ile “Öğretmensiz Günlerin Kutlaması” başlıklı bir yazı ile köylerimizin öğretmensiz bırakılmasını ele almıştım. Yazımı kişisel geçmişime dayandırmakla, aslında benim yaşımdakilerin pek çoğunun kişisel geçmişine değinmiş oldum. Bu bakımdan yazıma ilgi yüksek ve geri dönütler duygu yüklü oldu.

Genellikle tıpkı yaşantılara değinilirken; kimisi her sene değişen öğretmenler ile ortaya çıkan yeniden başlama fırsatını nasıl değerlendirdiğini; kimisi de bu uygulamanın bilinçli veya bilinçsiz sonuçları olarak, ailelerin taşımalı eğitim yerine cemaat yurtlarını tercih etmek durumunda kalmaları; köyde yaşayan mürekkep yalamış kişi olarak sadece imamın kalması gibi durumlara dikkat çektiler.

Yazımda çözüm önerisini özellikle belirtmedim. Bunu biraz geçmiş ola artık diye düşünerek yapsam da, biraz da öğretmensizliğin ortaya çıkardığı vahim durumu anlatan ifadelerimin oluşturacağı hüzün ve öfke duygularının kabarmasına set çekmek istemedim.

Şimdi gelelim çözüm önerime ya da aslında ne yapılmalıydı fikrime. Bunu yazıma gelen bir tepki örneği üzerinden açıklamak istiyorum.

Diyor ki benimle aynı yollardan geçerek, benim gibi hekim olan Ramazan Çeldir arkadaşım;

Köyde bir adet 1. Sınıf, bir adet 3. Sınıf, bir adet de 6. sınıf öğrencisi var. Şimdi bunlara nasıl öğretmen gönderilecek?

Önceki yazımda da ifade etmeye çalıştığım gibi köye öğretmen sadece öğrenci için gönderilmez, öğretmen köye gelen bir aydınlıktır. Köyün dünyadan etkilenmesinin ve dünyaya açılmasının bir kapısıdır. İkincisi öğretmen okul binasını yaşatmanın bir yöntemidir. Şimdi gelelim önerime;

Birinci sınıf için bir sınıf öğretmeni, 3. Sınıf için bir sınıf öğretmeni ve ortaokul için bir öğretmen gönderiyoruz. Ortaokul öğretmeni Temel derslerden olan Matematik, Fen ve Türkçe derslerinden oluyor. Ortaokul öğretmenliklerinin yan dalını da hesaba katınca iki ders halledilmiş olur. Bu üç öğretmen Yabancı Dil, Görsel Sanatlar, Müzik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Bilişim Teknolojileri ve Yazılım, Beden Eğitimi ve Spor gibi derslerin bazılarını kendi aralarında paylaşırlar. Bu derslerden kendilerini aşanlar için öğrenciler haftada 2 gün en yakın okula veya ilçeye taşınırlar. Bu sayede bakarsınız köyden taşınma durur, köydeki okul çocuğu sayısı düşmez, aksine artar.

Önerimi beğenmedi iseniz, ortaöğretim kısmı tamamiyle taşımalı yapılır, ama birinci kademe illaki köyde yapılır ki köy okulu yaşasın, köyde öğretmen olsun. Diyeceksiniz ki köyde öğretmen neden ikamet etsin gider gelir. Onun için de önerim var;

Okulda ihtiyaç duyulan sınıf sayısı azaldığı için boşa çıkan sınıfları lojman yapıyoruz. Öğretmen kira ve yol parası ödemeyecek. Yeni mezun bekar öğretmenler için cazip olmaz mı?

Kendimi rahmetli Ecevit’in romantik “Köykent Projesini” anlatır gibi buldum. Romantizm, insan aklının umut ve huzur aradığı yer olmalı.

Bir tarafta kapanan köy okulları ve buna dayalı olarak azalan köy nüfusu, diğer tarafta atanamayan bir çok öğretmen, karar vericilerin aksiyon almasını bekliyor diye düşünüyorum...