İyisiyle kötüsüyle yaşıyoruz; yaşamak mı sürünmek mi yoksa bu soruları sormak hata mı değil mi bilemeden de yazıyoruz.
***
Varlığıyla yokluğuyla arıyoruz; neyi, nerede, ne zaman bulabileceğimizi de pek bilmiyoruz sanırım.
***
Güzellikler ile çirkinlikler arasındayız; ayırt edebiliyor muyuz edemiyor muyuz ondan hiç emin değilim.
***
Uzaklıklar ile yakınlıklar tanımını yitirmiş gibi; sıfır yutmuş, hisler kaybolmuş, her şey duruyor, öylece, öyle değil mi?
***
Sanırım buna net bir cevap veremeyeceğim ama biliyorum ki hiçbir şey eski güzelliğini, iyiliğini, çirkinliğini, yokluğunu ve varlığını koruyamadı.
***
Uzaklar daha uzaklaşırken, yakınlıklar da yakınlaşır diye beklerken araba farı görmüş tavşan gibi yol ortasında kalakaldık.
***
Ne yakınlaşabiliyoruz ne uzaklaşabiliyoruz; bakınız iki şehir arası otobüs fiyatlarına ya da aracınızın kilometrede yaktığı yakıtın litre fiyatına.
***
Hep arardık, insan var olduğu günden bu yana hep aradı, aradı da bu günlere geldi; oysa, şimdi… yorgun bir yaşayan, yaşayan bir yorgun… Halsiz.
***
Bir çiçek alıp eve gitmek istersin, günü güzelleştirmeyi umut edersin, çiçekçinin kapısından girdiğin zaman ikiye üçe katlayan o rakamlarla karşılaşınca heyecanını yitirirsin.
***
Çok sevdiğin bir diziyi izlemek istersin, o da ne, izlediğin platform hiç affetmemiş, o da çok şık bir zam yapmış. Usulca feragat edersin zevklerinden ve aboneliği yenilemezsin.
***
Tükeniyoruz, tükenirken de çevremizdeki insanları tüketiyoruz, onlar bizi tüketiyor, eşyalar paralar dünya sürekli tüketiyor; bakalım mutlu son ne zaman gelecek?