Her gün, bir yenisine şaşırmamız gerekirken alıştığımız ne çok şey olmaya başladı.
*
Bir yenisine üzülmemiz gerekirken duyduğumuz vakit duymazdan geldiğimiz de çok şey oldu.
*
Üzülmemiz gerekirken yolumuzu değiştirip yürümeye devam ettiğimiz sayısız şey yaşadık.
*
Yolumuzu değiştirip yeni bir yolda yürürken karşımıza çıkanları görmezden geldik.
*
Yeni bir yolda yürürken geçmişi unutmayı tercih ettik.
*
Geçmişi unutmayı denerken yüzleştiğimiz her acıda şimdiyi hayal edemedik.
*
Yüzleştiğimiz her acıda anlatmak istediğimiz hiçbir derdimize dinleyici bulamadık.
*
Anlatmak istediğimiz, kurmak istediğimiz dünyayı tahayyül ederken çaresiz bırakıldık.
*
Kurmak istediğimiz hayatı el ele örmek istedikçe yalnızlaştırıldık.
*
Hayatı el ele örmeye çalıştıkça düğümlendik.
*
Çalıştıkça mutsuz bırakıldık.
*
Mutsuz bir yaşamın geleceğe mutlu bir yaşam bırakmasını umduk, yanıldık.
*
Geleceğe dönen yüzümüz karardı, karartıldı.
*
Yüzlerimizi unuttuk; önce kendi sonra en yakınlarımızın yüzlerini; kimse kimseyi tanıyamıyor.
*
Kimse kimseyi tanıyamıyor, yaşıyoruz bir şekilde, nasıl yaşadığımızı unutarak.
*
Her gün, bir yenisine şaşırmamız gerekirken alışmak zorunda bırakıldıklarımızla.