Pandemi sonrası henüz tamamen toparlanamamış ekonomi bir anda yine çarpıcı etken hadiselere maruz kaldı. 2023 yılında ekonomik aktivitedeki yavaşlama, enflasyon, ülkemizde yaşanan deprem felaketi ve seçimlerin etkisiyle bütçe dengelerinde yaşanan bozulmalar ve sair negatif dışsal etkenler kamu harcamalarında artışa yol açmış, ortaya çıkan kaynak ihtiyacı önümüzdeki dönemlerde ek bütçe ihtiyacını gündeme getirmişti. Nitekim geçtiğimiz günlerde de 2023 yılı ek bütçesi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. Diğer yandan ekonomi yönetiminin değişmesinin ardından para politikasına ilave olarak maliye politikasında da sıkılaştırıcı bazı kararlar alındı. Geçtiğimiz haftalarda alınan kararla KDV dilimlerinde, tüketici kredilerinden alınan banka ve sigorta muameleleri vergisinde ve yurt dışından getirilen telefon harcında ve bazı kalemlerde artışlar yaşandı. Yine geçtiğimiz günlerde benzer artışlar benzin ve motorinde fiyat artışlarıyla gerçekleşti. Litre fiyatına gelen zamdan sonra her ikisinden de alınan ÖTV ve KDV’de artış yaşandı. Vergi artışlarının harcanabilir gelirde azaltmaya yolaçarak toplam talebi kısması beklenir. Ancak söz konusu vergi artışlarının gıda, ulaşım, giyim gibi hemen hemen bütün alanlarda etkisi bulunmaktadır. Örneğin tarımsal üretimin hemen her safhasında kullanılan mazot fiyatındaki artış üretim maliyetlerde artış yaparak gıda fiyatlarını etkileyeceği gibi KDV oranlarında yaşanan artış başta gıda olmak üzere birçok ürünün fiyatında da yukarı yönlü bir baskıya sebep olacaktır. Dolayısıyla baz etkisi nedeniyle bir süredir gerileyen enflasyon vergi artışlarıyla birlikte yükselişe geçmesi olası bir durum gibi görünüyor. Diğer yandan söz konusu vergilerin dolaylı vergiler olması toplam pastada dolaylı verginin payını daha da arttırmakta bu durum ise vergi adaleti ve gelir dağılımında bozulmalar anlamına geliyor.

Diğer taraftan piyasalar gözünü açıklanacak merkez bankası faiz kararına çevirmiş durumdaydı. Merkez bankası Para Politikası Kurulu bir önceki toplantısında politika faizini 650 baz puan arttırarak yüzde 15 seviyesine yükseltmişti. Bu toplantıda da genel beklenti 17-21 arasındaydı. TCMB 15 olan politika faizini yüzde 17.5 e çıkarttı. Merkez bankası bu kararıyla piyasanın beklentisini alt düzeyden karşılamakla birlikte, faizde kademeli ve adım adım artış politikası izleyeceğini deklare etmiş oldu. Faiz oranı, enflasyon ve döviz kuru arasında yakın ilişki söz konusu. Uygulanan politikalarla bu faktörler arasında denge sağlanmaya çalışılıyor. Bu kapsamda maliye politikasında atılan adımlara paralel olarak para politikasında da sıkılaşmanın reel faiz oluşana ve enflasyondaki düşüş trendini sağlama alana kadar bir süre devam edeceği beklenebilir. Beklenen diğer önemli sonuç ise doğrudan yabancı sermaye girişi, döviz kurunda stabilizasyon ve TL nin daha fazla değer kaybının önlenmesi. Para politikasının ve maliye politikasının kendi içinde bazı araç ve amaç çatışmaları olur, normaldir. Yapılan düzenlemelerin olabildiğince birbirini doğru orantılı destekleyen düzenlemeler olması hedeflenen düşük enflasyona erişmede önemli olacaktır