Ne düşünüyorum biliyor musun?Hırsızlık sadece maddi olmuyor.

Zaman hırsızlığı,gönül hırsızlığı, iyi niyet,güven hırsızlığı da oldukça fazla.

Bir arkadaşınız evinizden,cüzdanınızdan birşey çalmamış olabilir;ancak senin güvenip anlattığın sırrını,derdini alıp başkasına anlatıyorsa bu bildiğin hırsızlıktan farksız oluyor.

Güvenini çalıyorsun,suistimal ediyorsun ve değerli bilgilerini açık ediyorsun al sana mis gibi güven hırsızlığı.

Aşık olup evleniyorsun,hayaller kuruyorsun ancak şiddet uyguluyor,manipüle ediyor,tutup seni aldatıyor veya ortada bırakıp gidiyor,bunlar en büyük hayal ve gelecek hırsızı.

Aldı hayallerini çaldı çırptı, darmadağın etti ve yok etti gitti..

Ya da fikir hırsızlığı.. Bir düşünceni paylaşıyorsun; hop bir de bakıyorsun ki senden çaldığı akıl ile senin fikrini gerçekleştiriyor.

Kimileri ise emek hırsızı. O kadar uğraş verdiğin bir yapıtı minicik bir değişimle piyasaya sürüveriyor.

Bazıları ise serotonin hırsızı. Bedeninin salgıladığı bu değerli hormonu senden çalıveriyor,bırak boşver spora gitme dediği anda arkadaşına uyup vazgeçtiğinde aslında mutluluk hormonlarından vazgeçmiş oluyorsun.

Zaman hırsızları en dikkatli olmamız gereken insanlar.

Zamanları oldukça bol olduğu için sizi işinizden alıkoyarlar,saatlerce kendinden bahsederler senin de bir derdin var mı diye sormazlar,dünya etraflarında döner.

Kimileri de saygınlık hırsızlığı yapar. Ne kadar seçkin bir kariyer yaparsan yap,ortaya bir kaset atarlar,son gün son anda aylarca hazırlandığın seçimlerden çekilirsin.

Peki ya umut hırsızları?

Umudunu,bel bağladığın çözümleri,çareleri saçma sapan metotlarla söndürürlerse?

Alınması gereken bilimsel tedavi yöntemi yerine kendi sattığı ürünleri pazarlayanlar gibi..

Daha çok olduğuna eminim bu örneklerin.

Bütün bu hırsızlıklar yüzsüzlükten doğar.

Düşünüyorum da:

Onlar da yüzlerini birilerine kaptırmış olmalı…